Huzur ve Sükûnetin Adresi, Fethi Sekin MTAL
Barbaros ULU müstear ismiyle yazdığım yazılardan biri, birine dokunmuş. Bu yazıdan bir şey çıkmayacağını anlayınca müflis tüccar eski defterlere sarılır misali, eski yazılarıma bel bağlamış. O kadar yazımdan altı tanesini seçip hakkımda şikayetçi olmuş.
İnceleme ve soruşturma sonucunda muhakkikler altı yazının beşinde suç unsuru tespit edince üzerimdeki idarecilik görevi sona erdi ve il emrine atandım.
İkisi aynı binada, biri İHO, diğeri ortaokul, öbürü de bir meslek lisesi idi. Seç beğen, elimizde bunlar var dendi.
Her iki mevki de şehir merkezine uzaktı. Hangisini seçeyim diye pek düşünmedim. Zaten düşünmek için elde fazla seçenek yoktu. Hiç meslek lisesinde çalışmadım. Bir de o ortamı göreyim deyip meslek lisesi olsun diye dilekçe verdim.
Tercih ettiğim meslek lisesini duyan, keşke ortaokulları tercih etseydin, ne işin var meslek lisesinde dedi. Okulun ismini duyan da neredeymiş bu okul, böyle bir okul var mıymış dedi. Okulu tanıyan da olumsuz bir şey söylemese de yüz hattından memnuniyetsizliğini belli etti.
Edindiğim intiba, tanıyanlar ve tanımayanlar gözünde okulun iyi bir imajının olmamasıydı.
27 Aralık 2022 olsa gerek. Hangi otobüs gider diye baktım. 124 ve 125 numaralı otobüsler geçermiş okuldan. Mehil müddetini beklemeden otobüse binip okula gittim. 40-45 dakika sürdü dur kalk şehir içi toplu taşıma aracıyla okula gelişim.
Alakova gibi Konya'nın uzağında, kırın yüzünde üç binadan ibaret bir okul kompleksi ile karşılaştım. Sağlı-sollu zemin artı üç katlı iki ayrı bina, ortadaki bina ise zemin artı dört kattan ibaret idi.
Okulun adı ise Konya Şehit Fethi Sekin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi.
Ana binaya yöneldim. Kapının önüne gelince kafamı kaldırıp yukarıdaki tabelayı bir kez daha okudum. Adeta Şehidimiz, ismim Fethi ile aç (açma, yol gösterme) bu kapıyı, soyadım Sekin (sükunet içerisinde sakin ve suskun olma) ile sekinet bul bu okuldan der gibiydi. Çünkü sekinetin olduğu yerde huzur ve mutluluk olurdu.
Girişin solunda, Okulun adını alan Şehidimizin fotoğrafı ve kısa bir özgeçmişi vardı. Burası tam sana göre. Nicelerinin başka başka yerlerde huzuru bozularak buraya geldi. İstemeye istemeye geldi ama huzur bularak gitti bu ırak, uçsuz, bucaksız okuldan der gibiydi.
Üst kattaki müdür odasına çıkarken bir sıcaklık hissettim içimde. Okul uzak olmaya uzaktı ama yeter ki insanın huzuru olsun. Uzaklar yakın olurdu.
Üst kattaki müdür odasına çıktım. Daha önce birlikte okul müdürlüğü yaptığımız okul müdürünün odasına girdim. Sağdan, soldan, havadan, sudan konuştuk. Çaylarımızı yudumlarken göreve başladım. Geri kalan yıllık iznimi kullanacağım, ikinci döneme başlarım deyip çıktım odadan.
Karşısındaki öğretmenler odasının kapısından, içerideki öğretmenlere selam verip kendimi tanıttım. Hayırlı olsun sesleriyle okuldan ayrıldım. (Devam edecek)
Benim 34 günlük yıllık izin 6 Şubat depremiyle uzadı. Hayatım boyunca yapmadığım kadar izin yapmış oldum.
Okulun açıldığı ilk gün (20 Şubat) okula toplantıya gittim. Toplantı sonrası ders programını ilgili müdür yardımcısından aldım. Benden önce derse giren öğretmenin ders programını vermişlerdi bana.
Programa göre tek perşembe günü dersim vardı okulda. Bir de pazar günü iki saatlik bir seçmeli ders için gidecektim. Diğerlerine uzaktan bağlanacaktım akşamları.
Az dersen diğer öğretmenden ders alabiliriz dedi yardımcı. Kimseden ders almayayım. Dersini eksiltmeyeyim. Bu bana yeter dedim.
Ders yüküm azdı ama üç tip öğrencinin dersine girdim. Bunlar: Örgün, MESEM ve Diploma Telafi Programı.
Örgün, okula her gün gelen ve yüz yüze öğrenim gören mesleki ve teknik Anadolu lisesi (MTAL) öğrencileri.
MESEM, eskinin çıraklık eğitim öğrencileri. Bunlar haftada bir gün gelip diğer günler bilişim, gıda ve muhasebe sektöründe çalışan öğrenciler.
Diploma Telafi Programı (DTP) ise örgün eğitimin dışına çıkmış, değişik sektörlerde çalışan ve ustalık belgesine sahip öğrenciler. Bunlar pazar günü yüz yüze görüp diğer günler uzaktan bağlanan kişiler. Bu yol ile bir yıl okumak suretiyle Mesleki ve teknik Anadolu lisesi diplomasını elde ediyorlar.
Emeklilik öncesi emeklilik yaşayacaktım 18 saatlik dersle. Çalışıyorum ama emekli gibiydi benim çalışmam. Rehberlik saatim, nöbetim hepsi aynı gün idi. Daha ne isterdim Allah'tan.
İlk perşembe gittim okula. 11 Gıdanın rehberliği, 9, 10 ve 11 MESEM'lerin ve 11 muhasebenin din kültürü derslerine girdim.
Perşembe günleri ilk başlarda arabamla gittim. Giderken okulu bulmak için Navigasyon yardımıyla gittim okula.
Bir defasında otobüse bindim. Kalabalıktı otobüs. Uzun saçlı bir erkek çocuğu yer verdi. Öğrenci de bizim okuldan dersine girmediğim bir öğrenci imiş. O kadar yolu bana yer verdiği için ayakta gitti okula. Mahcup oldum. Bir daha da otobüse binmedim ilk yarım dönem. Hep arabamla gittim. Dönüşte de benden sonra benim gibi soruşturma ile okulumuza gelen iki öğretmeni çarşıya kadar getirdim.
Okulun uzaklığının yanında bir başka handikabı, sınıflarda etkileşimli tahtanın olmayışı idi. MESEM'lerde ders kitabı da yoktu. Bir diğer eksiklik MESEM sınıf mevcutlarının 60-70 mevcutlu oluşu idi.
Bu kadar kalabalık sınıflarda sınıf hakimiyeti kurmak da zordu elbet. En kalabalık 9 ve 10 MESEM'lerde ilk başlarda sınıf hakimiyeti konusunda zorlanmadım desem yalan olur.
Akıllı tahta olmadığı için ders notlarını cep telefonuma aktararak dersleri cep telefonu marifetiyle işledim.
Akşamları büyüklere uzaktan bağlandım. Uzaktan dersi güzelleştiren büyüklerin soru sorması idi. Pazar günleri de koşa koşa okula geldiler. Yüz yüze derslerimiz de dersin dışındaki sorularla daha bir güzel geçti. (Devam edecek
Perşembe ve pazar günlerinden ibaret ilk yarım dönemim, okula alışma dönemimdi. Kendi halimde gidip geldim okula. Pek kimseyle muhatap olmadım. Öğretmenler odasına da nöbet defterini imzalamanın ve ders kitabı alıp koymamın dışında pek girmedim. Girmek istesem de nöbetçiyim. Nöbet yerinde olmam gerekti.
Bir diğer husus da ilk gittiğim yere çabuk intibak sağlayamam. Çünkü asosyal bir yapım var. Girerken utana sıkıla girdim hep.
Öğle arası soluklanmak üzere girdiğim zaman okulun kadın öğretmenlerinin ziyafetleriyle karşılaştım. Her perşembe bu ikramı alışkanlık haline getirmişler. Almam için ısrar ettiler. Teşekkür ederim dedim ise de ucundan, kıyısından tadarak başladım yemeye. Öğretmenler odasına gitmediğim zaman bazı öğretmenler, öğretmenler odasına davet ettiler ikram için.
Okula başladığım ikinci yarım dönemim çok fazla teşriki mesaide bulunmadan bu şekil geçti.
İki aylık bir yaz tatilinden sonra 2023-2024 öğretim yılına başladık. Bu sene ders yüküm de fazla idi. Rehberlik dahil 29 saat derse girdim. Bu derslerin 19 saati yüz yüze, geri kalanı ise uzaktan idi. Salı, cuma ve pazar günleri gittim okula. Gün bazında dersimin yoğun olduğu gün salı günleri idi. Sabah 9'da başlayan dersin 9 saati örgün, geriye kalan 4 saati uzaktan olmak üzere dersim akşam 20.30'a kadar sürdü. Salı bitti mi benim için o hafta bitmiş sayıldı.
Haftanın dört günü saat 17.00'de uzaktan bağlandım yine.
Okul 2022-2023 ikinci döneminde olduğu gibi yine sessiz, sakin idi. Yine huzur ortamı vardı. Ama bu sene benim için daha bir farklı idi. Bunda asosyalliğimin 'a' sını atmamın, daha fazla derse girdiğim için okulda daha fazla bulunmamın; idarecisiyle, öğretmeniyle, öğrencisiyle, yardımcı personeliyle okulu evim gibi hissetmemin payı var. Özellikle kadın öğretmenlerin doğallığının, hasbiliğinin, ikramının, hal hatır sormalarının, ilgi ve alakalarının, idarecilerin bir idarecilik kompleksine sahip olmamalarının payı büyük. Açıldıkça açıldım. Espriler gırla gitti. Güzel bir muhabbet ortamı oluştu. Şakalaşma eksik olmadı. Öğretmenler odasında tek eksiklik dedikodu idi. Bunu yapan öğretmen görmedim. Bu konuda ders vermek istedim. Benim branşım el vermiyor, siz bari yapın, ben çok severim dedim ama bizim o taraklarda bezimiz olmaz modunda oldular hepsi.
İdarecisinde de öğretmenden ve başkasından dert yananı görmedim. Her biri kendi işinde idi. Bu okulun idarecilerinin en büyük eksiği de kaprisli yönetici profilinden yoksun olmalarıydı. Beceriksizler vesselam. Niye geç kaldın, dersine niye girmedin, şu evrakı niçin gününde getirmedin, niye nöbet yerinde değilsin, senin nöbetinde şurada şu oldu, bir daha olmasın diyeni görmedim. Öğretmenlerinde olduğu gibi yüzlerinde hiç güler yüzleri eksik olmadı. Zaten görevini aksatan öğretmen de görmedim.
Erkek öğretmenlerin çoğu meslek öğretmeni idi. Onlar da genelde kendilerine ait bölüm odasında teneffüslerini geçirdikleri için onlarla çok diyalog ortamım oluşmadı. Çay alırlarken, nöbet tutarlarken selam, kelam ve hal hatırdan öteye geçmedi diyaloğumuz. Ama hepsi iyi insanlardı vesselam.
Diyaloğumuz kültür dersi öğretmeni olan iki, üç erkekle oldu. Geriye kalanı kadın öğretmenlerle oldu. Sağ olsunlar ilgi, alakalarını, güler yüzlerini ve de ikramlarını hiç esirgemediler. Bir sene boyunca salı ve cuma günleri, evinden cep telefonu dışında bir şeyle
gelmeyen biz erkek öğretmenlere babalarına baktıkları gibi baktılar. Boşuna söylememişler, bakarsa kız evladı bakar diye. Allah onlardan razı olsun.
Zaman zaman teneffüslerde öğretmenler odasında tek erkek kalmak suretiyle kendimi Temel'e benzettiğim oldu. Allah o meslekçi erkekleri bildiği gibi yapsın, alacakları olsun dediğim oldu.
Temel olmam şu yönüyle: Hani Temel hacca gitmiş. Namazları hep kadınlar arasında kılarmış. Polis kaç defa Temel'i kadınlar arasından derdest ederek çıkarmış. Ama Temel bu. Karadeniz inadı da var kendisinde. Yine her defasında kadınlar içinde namazlarını kılmaya devam etmiş. En sonunda Suud polisi, tercüman vasıtasıyla bu adam niye kadınların içinde namaz kılmakta ısrar ediyor sorusunu sormuş. Temel'in cevabı, "Tabi kadınlar içinde kılacağım. Çünkü ben hacca anamın yerine geldim" demiş. Benimki de o hesap oldu. (Devam edecek)
Biraz daha özele inersem, girişin sağında bir müdür yardımcısı var. Onun hakkında ilk kanaatim olumsuzdu. Böyle müdür yardımcılığı mı yapılır? Böyle yapacaksa bıraksın şeklinde dert yandım. Çünkü ne konuşurken gördüm ne gülerken. Dert küpü gibi bir görüntü vermişti bana. Bunu özellikle yazıyorum ki ilk intiba ve ön yargının yanlışlığına dikkat çekmek için. Hatta zümreme dert yanmıştım. Zümrem, o öyle değil, iyi biri dese de gel sen bunu bana anlat.
Bana abi diye hitap eden bu müdür yardımcısını tanıdıkça şeker gibi olduğunu anladım. Anladıkça zamana bırakmadan ilk yargımın ne kadar yanlış olduğunu anladım ve mahcup oldum. Hoşsohbetti aynı zamanda. İşini yaparken doğru yapayım, yanlış yapmayayım diye biraz stresli idi. Hepsi bu kadar. Branşı konusunda araştırıp incelemiş. Ezber bozan fikirleri vardı. Tayinim çıktığında bir konuya girdi ki dinlemekten kendimi alamadım. Mübarek, bir buçuk yıldır neredeydin, benim tayinim çıkınca mı coştun böyle dedim. Allah yolunu açık etsin.
Meslekçi bir müdür yardımcısı vardı üçüncü katta. Bir aşağıda, bir yukarıda odasında. Kah okul dışında kah fırında. Atom karınca gibi. Hafta içi ve pazar günleri okulda. Belki cumartesi de geliyordur. Hiç boş dururken görmedim. Okulu belki de açan belki de kapatan idi. Sabah çaylarını belki de o demleyip hazır etti. Geldiğimiz zaman çayımızı hazır bulduk. Pazar günü okula gelen DTP öğrencilerinin çayını bile demledi. İki evli dense yeridir. Biri evi, diğeri de okulu. Üzerine iki ayrı yüksek lisans yaptığını ve müstakil ev yaptırdığını öğrenince pes doğrusu dedim ve temposuna hayran kaldım. Bu vücut bu sıkleti çekiyor vesselam. Allah yolunu açık etsin.
En son katta bir müdür yardımcısı daha var. Okula sonradan atandı. On parmağında on hüner dense yeridir. Öğrenci işlerinden arta kalan zamanda kocaman bahçeyi sürdü. Üzerim toz olur demedi. Bahçeyi ekti, dikti, yeşillendirdi, adam etti. Sigara içmemesine rağmen teneffüs aralarında tiryakilerle muhabbeti esirgemedi. Bir diğer hüneri okulun çi köftecisiydi. Kaç defa öğretmenlere çi köfte yoğurdu. Ne de olsa Adıyamanlıydı. Buralı olup da çi köfte yoğurmayı bilmeyen olur muydu? Anaları onları çi köfte yoğursun diye yaratmış sanki. Branşı felsefe idi ama sair felsefecilere hiç benzemiyordu. Ben de içimizden biriyim der gibiydi.
Yeter yoruldum demedi. Öğretmenlerin dışında öğrencileri de kapsayacak şekilde tüm öğrencilere çi köfte yoğurdu. Öğrenci ve öğretmen bu tür etkinlikle karnını doyurdukça onun yorgunluğu gitti. Allah kendisinden razı olsun. Bunun da yolu açık olsun.
Giriş katta okulun tek kadın müdür yardımcısı vardı. Telefonla ilk muhatap olduğum kişi idi. İlk yarım dönemimde Diploma Telafi Programını deruhte etmesi hasebiyle kendisiyle çokça muhatap oldum. Sınav zamanları ve pazar günleri o açtı, o kapattı. Çok konuşan biri olmamasına rağmen dış kapı önünde zaman zaman lafladık. Dönemindeki DTP öğrencileriyle kafası iyi tuttu. Öğrenciler okulu onunla sevdi. Mezun öğrencileri zaman zaman ziyaretine
gelmeye devam ediyor. Bir anne olarak ilaveten müdür yardımcılığı yapmak zor olmasına rağmen idareciliği seviyor gördüğüm kadarıyla. Allah yolunu açık etsin.
Yarım dönem eski tanıdığım müdürle çalıştım. İkinci dönemin başında geçirdiği beyin kanaması dolayısıyla uzun süre okula gelemedi. Geldikten sonra da bahçenin ağaçlarını sulama işine kendisini verdi. Kendisiyle fazla çalışamadık. Çünkü okulda 8 yılını doldurunca rotasyonla komşu okula gitti. Allah sağlık versin ve yolunu açık etsin. İyi insanlarla çalışmayı nasip etsin. (Devam edecek)
Bu döneme yeni müdürle başladık. Gıyaben tanıyordum daha önce kendisini. Hal hatır sormaktan öte geçmedi muhabbetimiz. Odasında pek durmadı. Elinde malzeme çantasıyla okulun altını, üstünü elden geçirdi. Elinin değmediği yer kalmadı. Her yeri güzelleştirdi ve kullanışlı hale getirdi. Gerekli yere beton bile attı. Meccanen yaptıklarına tamirci çağırsaydı, okulun epey bir parası çıkardı. Gören de onu eskinin meslek lisesinden mezun biri bilir. Halbuki İHL mezunu idi. Üzerine tarih okumuş. Öğretmen ve müdür olmasaydı, elle gösterilir ünlü bir tamir ustası olurdu. Paraya da para demezdi. Ama o parayı değil, meccanen çalışmayı seçmiş. Her okula lazım okulun eksik ve aksağını giderecek. Tamirden arta kalan zamanını, öğrenciye ve veliye ayırır gördüm. MESEM öğrencilerine bile okul kıyafetini zorunlu kıldı. Her sabah kılık kıyafet kontrolünden hiç ödün vermedi. Okul kıyafetiyle gelmeyenlere her sabah mıntıka temizliği yaptırmaktan bıkıp usanmadı. Onca meşgale arasında güler yüzüyle daima pozitif enerjisini kimseye eksik etmedi. Şunu, bunu yaptım diye hiç reklamını da yapmadı. Sadakaları bol biriktiriyor şimdilik. Gören de onu okulun teknisyeni sanır. Tek eksiği sabahtan iş elbisesini giymemek oldu. Tamir yapılır da kazaya kurban gitmez olur mu? Kirli su ile banyo yapınca, soluğu eve kadar gidip elbise değiştirmede buldu. Duyuru ve bilgilendirmelerde mesai saatlerini gözetti. Birçok yönetici gibi gece gündüz mesaj bombardımanına boğmadı. Allah yolunu açık etsin.
Teknisyeni de vardı okulun. Okulun ekmek fırınında geçirir çoğu zamanını. Arta kalan zamanında ya bahçe işlerine bakıyor ya da okulun etrafında dolaşan başıboş köpekleri kendi cebinden köpek maması alarak besliyor. Köpekler onu görünce sevinerek koşar adım gelir yanına. Hasta olan köpekleri de tedavi ediyor. İyi bir hayvan sever, içi dışı doğal ve dobra biri. Sözünü esirgemez. Dincilere mesafeli. Çünkü dersine giren din öğretmenleri hep dışlamış onu. Süreleri ezberlemedin diye hep azarlayıp durmuşlar. Sanırım dövenler de olmuş. Bunu da yazıyorum ki şiddete meyyal ve şiddet sever meslektaşlarım artık bu sevdadan vazgeçsinler. Zorla güzellik olmaz. Sevdirmek lazım her şeyden önce. Çünkü sevgisini vermediğin din, ikna edemediğin din senin değildir. Teknisyenimizin de yolu açık olsun.
Biri kadrolu, diğeri İŞKUR elemanı yardımcı personel ise kah sınıflarda kah çay demlemede kah fırında kah bahçede çalışmada. Bunca işin arasında güler yüzleri hiç eksik değildi yüzlerinde. Allah yollarını açık etsin.
Teşriki mesaimin olduğu, aynı gün okulda bulunduğumuz öğretmenlere de yer vermek isterim yazımda.
Çoğu din öğretmeninden farklı, herkesle diyaloğu olan, işten kaçmayan, hal hatır bilen, güler yüzünü hiç eksik etmeyen, işini ciddiyetle yerine getiren, ilk yarı dönem soru hazırlama, zümre, rapor vs. tüm işleri yaparak adeta elimi sıcak sudan soğuk suya değdirmedi. Ben yapar, hazır ederim hocam dedi hep. Sınıflarda, koridor panolarında görsel etkinlikleri hiç eksik olmadı. Yaptığını hiç başa kakmadı. Yeter artık üzerimde ekşidiğin, in artık sırtımdan demedi. İbadet aşkı içerisinde yaptı hepsini. Sanırım ilk öğretmenliği bu okul olmalı zümremin.
Çocuğu olunca az ders aldı. Zümre başkanlığını bıraktı. Bayrağı ben devraldım bu sefer. Koyunun olmadığı yerde Abdurrahman Çelebi görevini ben yapacaktım artık. Elimden geldiği
kadarıyla yazdım, çizdim. Ortak soruları hazırladım. Her hazırladığıma da teşekkür etti. Kadir kıymet de bilirdi aynı zamanda. Sene sonuna doğru "Hocam, ben hep ücretli veya dışarıdan ders doldurma zümrelerle çalıştım. Okulun tek branş öğretmeni olunca haliyle tüm evrak işlerini ben yaptım. Siz göreve başlayınca, sandım ki dedi. Ne sanmıştın Hocam. İşte yaşlı biri geldi. Bu adam bu yaşıyla tüm işi benim üzerime yıkar mı diye düşünmüştün dedim. Güldü. Ardından yükümü aldınız teşekkür ederim dedi. Daha önce yüzü gülmeyen müdür yardımcısı olmak üzere kendimce bulduğum bazı eksikliklerine dert yanınca, Hocam okulumuz iyi, o Hocamız da iyi demişti bana. Duruşuyla ve iş ahlakıyla hep pozitif enerji verdi bize. Allah zümremin de yolunu açık etsin. Çocuğunu hayırlısıyla büyütmeyi nasip etsin. (Devam edecek)
İdareciler dışında okulun tek tarih öğretmeni hocamla ilk defa okulun mescidinde karşılaştım. O da benim gibi soruşturma ile gelmiş bu okula. Haklı olduğu bir konuda mahkemeyi de aşındırıp hak arama yoluna gitmemiş. Velinin şikayetini de aracı vasıtasıyla velinin istediği köpek mamasını alarak kapattı.
İçine kapanık, konuşmayan biri. Yüzünün güldüğü de pek vaki değil. Zaman zaman espri yapmaya kalktığında da ciddiyetinden hiç ödün vermedi. Sanırım bütün dertlerini içine atmış olmalı. Küçük oğluyla ilgili muhabbeti güldüren cinsten. Konuşturmak için çok takıldım kendisine. Üzerinden espriler yaptım. Sağ olsun, yapma etme demedi. Üzerine de salı günleri evimin yakınına kadar beni getirdi. Konuşma yerine susmayı ve dinlemeyi seçti hep. Öyle zannediyorum, söz gümüş ise sükut altındır sözünü prensip edinmiş olmalı. Ne kadar altın biriktirdi, bir Allah bilir. Belli ki konuşmak için değil, sükut için yaratılmış. Zarar gelmez kendisinden. Allah yolunu açık etsin.
Cumadan cumaya haftada bir görüştüğüm bir fizik öğretmeni vardı. Öğretmenler kurulunda disiplin kuruluna en çok oy alarak seçildiği zaman okulun en kıdemli öğretmeni sanmıştım. Meğer benden iki, üç ay önce gelmiş bu okula. O da soruşturma sonucu yeri değiştirilenlerden. Çok sosyal değilim dese de herkesle diyaloğu olan ve muhabbet eden biri. Evi Konya'nın bir ucunda, okulu ise öbür ucunda. O kadar yolu teperek geldi iki sene boyunca. Dönüşte de beni taşıdı sağ olsun. Üç okulu dolaştı bir yıl boyunca. Okula geldiği cuma günlerinde okulun her bir yerine üzüm tasması dikti. Asmaların çoğu da tuttu. Benimle beraber tayini çıktı ama ardında dikili ağacı olacak. Üzümleri yiyen ardından dua edecek. Allah yolunu açık etsin. Yeni okulunda mutlu yıllar dilerim.
Okula bu sene gelenlerden. Sahilin sıcaklığı var kendisinde. Branşı da kuyumculuk. Ne kadar altını var bilmem ama çok cömert. Yemeyi değil, ikramı sevenlerden. Her okula gelişinde el emeği, göz nuru yiyeceklerini getirip masaya koydu. Herkese ikram etti. Öğretmenler odasına gelmeyenlerin odasına kadar götürdü ikramın. Hocam, buyur dedikçe aldım. Enfes olmasına rağmen biraz bayat gibi geldi bana dedim. Hepsine de ne bayatı hocam. Daha sabah yaptım dedi. Memleketi Antalya'ya gidemediği için Konya'yı mesken tutanlardan. Umarım her şey gönlüne göre olur. Yolu açık olsun.
Bir başka muhabbet ehli de matematikçi idi. Sayısal zekalar hep rakamla uğraştıkları için pek espri yapmazlar ama bu matematikçi espri de yaptı, espriden de anladı. Herkesin yardımına koştu. Yemeyi sevmeyenlerden olsa da yedirmeyi sevenlerden idi. Etli ekmek yaptırmış bir gün tüm öğretmenlere. Öğretmen odasına girmeyen öğretmenleri de tek tek arayıp buldu ve ikramına davet etti. Otobüs terminaline kadar gideyim diye 33 plakalı aracına bindim bir gün. Evime kadar getirdi sağ olsun. Kalabalık MESEM sınıflarına girdi. Kalabalıktan dert yandığı bir gün, MESEM'lere derse girenler direk cennetlik dediğimde, inşallah demişti. İzzeti ikramı, güler yüzü hiç eksik olmadı. Allah yolunu açık etsin.
Okulun bel kemiği ve etkinliklerin vazgeçilmezleri idi Edebiyatçılar. Biri Uşşaklı, diğeri Bozkırlı. Uşşak'ın insanıyla, Bozkır'ın insanı muhteşem bir ikili olmuşlar. Özene, bezene
hazırladılar öğrencileri. Ortaya güzel bir sunum ve gösteri sundular. Etkinliklere hazırlanmak için zaman zaman derslerimi almaları hoşuma gitmedi değil.
Hiç üşendiklerini görmedim. Az kahvesini içmedim Uşşaklının. En son ayrılacağım gün de elinden son kahvesini içtim. Kaç kahvesini içtim hatırlamıyorum ama bir kahvenin kırk yıl hatırı olduğuna göre yaşadığım müddetçe hatırını sayacağım. Allah yolunu açık etsin.
Nöbetlerini nizami tuttu Bozkırlı olan. Az sigara içen yakalamadı. Affı da yoktu hiç. Benim görmediğimi gördü. Yenmiş, içilmiş bardak ve tabakları görünce hiç üşenmeyip tek tek yıkadı. Olmadı, Adıyamanlı müdür yardımcısına nazire yaparcasına çi köfte yoğurdu. Onca iş ve telaşenin arasında güler yüzünü hiç eksik etmedi. Muhabbete de katıldı. Allah yolunu açık etsin. (Devam edecek)
Çok ciddi duruşu vardı ilk zamanlar. Sessiz sedasız oturur gördüm hep. Soru sorarsam yanarım diye düşünmedim değil. Bilişim meslekçisi olunca zaman zaman yazıcı ve bilgisayar çıktısı için yardım istedim. Anlayacağım şekilde gösterdi sağ olsun ve kızmadı hiç. Rehberlik yıllık planını çıkarırken programı yapan kişinin isminin olduğu yeri programdan nasıl kaldırdı. Hala çözemedim. İyi usta işin püf noktasını göstermez dedikleri bu olsa gerek. Şen şakrak biri olduğunu zamanla anladım. İnce ince esprilerine muhatap oldum. Yolu açık olsun.
Okulun tek rehber öğretmeni. Simav'dan gelmiş okulumuza ilk atama olarak. Tayin isteme hakkı olmasına rağmen tayin istemeyip okulda kaldı. Okulumu seviyorum diyenlerden. Öğrencilere rehberlik yaptığı gibi disiplin yönünden de bir idareciyi aratmaz. Okulun dışında zula yerde sigara içen öğrencileri arabasının önüne katarak okulun bahçesine kadar getirdi bir gün. Sınıf kontrollerinde öğrencileri tek tek kontrol eder. Affı da yoktur. 19 Mayıs etkinliğinin öncülerinden. Öğrencileri bayrama hazırladı. 20 Mayıs günü tüm öğrencileri organize ederek günü piknik ve etkinlik havası içerisinde geçirdi. Gönüllülük esasına bağlı olarak öğretmenlerden katkı almak suretiyle tüm öğrencilere dondurma ikramı yaptı. Büyükle büyük, küçükle küçük. Öğretmenlerle özellikle kadın öğretmenlerle sıkı fıkı. Öğrenci görüşmeleri dışında öğretmenler odasına gelip muhabbete katılmayı bildi. Şen şakrak, ne yaptığını bilen biri. Yolu açık olsun.
Okulun bilişim şefi. Öğretmenler odasının bilgisayar, yazıcı arızalarında, yazıcının toneri bittiğinde bir telefonla sessiz sedasız yanınıza geliverir hemen. Girdiği dersin dışında, fırından çıkan ekmekleri arabasıyla taşır. Okulun çay ve okul kültürüne katkı parasını toplar. Düğün ve taziyelere hediye ayarlar. Okul etkinlikleri için gönüllü katılanların kişi başına düşen miktarı çıkarır. Hal hatır ve gönül almayı bilir. Hiçbir şeye hayır diyemeyenlerden. Ekmeğini alsan sesini çıkarmayacak biri. Allah yolunu açık etsin.
Okulun ilk gününde yanına oturarak tanıştığım ilk kişi beden eğitimi öğretmeni. Ankaralı olduğunu son hafta öğrendim. Konya'yı mesken edinmiş. İnsan o kadar mı sessiz, sakin, beyefendi ve saygın olur. Hepsini üzerinde toplamış. Böyle sakin durduğuma bakmayın beni çalıştırdığım takımlarda görün der gibi bir hali var. Bu da altın biriktirenlerden. Allah yolunu açık etsin.
Bu sene geldi okulun gıda öğretmenleri. Hal, hareket ve duruşlarından görmüş geçirmiş Anadolu insanı olduğu yüzlerinden okunuyor. Her ikisi de sessiz sedasız konuşulanları dinleyenlerden. Okulun fırınıyla hemhal oldular. Fazla konuşmayarak biz laf değil, iş üretiriz der gibiydiler. Öğretmenler odasına teşehhüt miktarı geldiklerinde hal hatır bildiler. Bilgili, görgülü, olgun ve hoşgörülü bir profil çizdiler. Ortak sınavlarda fırından kalkıp gelip sınav evrakını almaya geldiklerini görünce sorumluluklarına şapka çıkarmaktan başka bir şey yapamadım. Allah yollarını açık etsin.
Okulun muhasebe bölüm şefi idi. Evden çeker gelirdi okula. İzzet ve ikramına hiç esirgemeyenlerdendi. Bugün şunu yapacağım derdi sabahtan. Bilgisayarı hiç boş bırakmadı. Hem yazdı hem çizdi hem form doldurdu hem de muhabbete eşlik etti. Esprilere karşılık verdi, espri de yaptı. Yolu açık olsun.
Okulun diğer kuyumcu öğretmenini de öğretmenler odasında nadiren gördüm. Ne kadar altını var bilmem. Bildiğim, fazla konuşmayıp dinleyenlerden. Geldiği zaman masada işlerini hallederken hal hatır sormayı, selam verip almayı ve güler yüzünü eksik etmedi. Yolu açık olsun.
Okulun tek İngilizce öğretmeni. İmtihanı büyük olanlardan. Eşini kaybetti genç yaşta. Girdiği sınıflarda tüm tahtanın İngilizce kelimelerle dolduğunu, üşenmeyip hepsini tek tek yazdığını görürsün. Öğretmenler odasında pek durmayıp teneffüsleri dışarıda geçirenlerden. Yolu ve bahtı açık olsun.
Okulun kimya öğretmeni de yeni gelenlerden. Atanmadan önce özel sektörde epey çalışmış. Ağzı laf yapan, sosyal biri. Stajyerliğinin kaldırılışıyla tatlısını yedik. Kesesine bereket. Ders günümüz çakışmasa da iz bırakanlardan oldu. Yolu açık olsun. (Devam edecek)
Okulun bir diğer Matematikçisi. Geçen dönem perşembe günleri MESEM sınıflarına girdik birlikte. Bu sene aynı gün hiç dersimiz olmadı. Sadece pazar günleri DTP derslerinin açılışını o yaptı. Ardından bayrağı ben devraldım. Hafta içi uzaktan dersleri ise o benden sonra yaptı. Dersin bitiminde çözdüğü soruları ve ders notlarını sıcağı sıcağına atanlardan. Yüz yüze görüşmekten ziyade telefonla görüştük zaman zaman. Oturulur kalkılır kendisiyle. Yolu açık olsun.
Okulun WEB sayfasına attığı etkinlik resimleriyle ve etkinlik duyurusuyla hatırlatacağım kendisini. Pek konuştuğunu görmedim. Selam, kelam ve hal hatır dışında sessizliği ön planda idi. Yolu açık olsun.
Çok yer diye tanıttılar bana. Hepsini yer, bitirir dediler. Çok yediğini de görmedim ama adı çıkmış bir defa. Arkadaşları takıldıkça takıldı. O da tüm takılmalara gülümseyerek cevap verdi. Öğretmenler odasına pek uğrayanlardan olmasa da karşılaştığım zaman güler yüzünü, selam ve kelamını, hal hatır sormayı eksik etmedi sıcak bölgenin bu insanı. Sayesinde, okulun yakınındaki camileri öğrencilerle birlikte sosyal sorumluluk çerçevesinde temizletmek suretiyle içimiz rahat ederek tertemiz halılarda cuma kıldık. Yolu açık etsin.
Biyoloji öğretmenini geçen yarı dönem gördüm. Bu sene hiç aynı gün dersimiz olmadı. Nazarımda kendi halinde ciddi biri idi. Yolu açık olsun.
Öğretmenler odasına, dolabından ders malzemesi almak için geldiğini gördüm hep. Selamını, hal ve hatır sormayı ihmal etmedi. Nöbet listesindeki nöbet yerime bakmadan önceki haftalara göre nöbet tutarken kendisiyle birlikte aynı katta nöbet tuttuğumu görünce, nöbet yerimin yanlış olduğunu söyledi. Birkaç teneffüs yanlış yerde nöbet tutmuşum. Öğle namazlarında okul mescidinde namaz kılarken gördüm hep. Halının üzerine seccade sermesi de gözümden kaçmadı. Garipsedim önceleri. Namaz kıldıkça halının tüm tüylerinin çorap ve pantolonuma geçtiğini görünce seccade sermesinin mantığını kavradım ama geç oldu. Bir defasında ders bitimi abi, araban var mı dedi. Evimin yakınına kadar getiriverdi. Genç yaşta koyduğu sakal da kendisine çok yakıştı. Hep ciddi duruşuyla tanıdım kendisini. Bir ara 12'lerde adı geçince, bir öğrencinin, hiç yüzünün güldüğünü görmedim dediğini söylediğimde, güldüğüne şahit oldum. Yolu açık olsun.
Geçen yarı dönemde bir gün beraber olduk. Hal hatır sormadan geçmedi yanımdan. Öğrencilerin ahlaklı olması yönünde samimi çabasını gözlemledim. Bunu dert edindiğine şahidim muhasebe öğretmenimizin. İçten biriydi vesselam. Yolu açık olsun.
Uzun boyu ve iri bıyıklarıyla dikkatimi çekti. Bahçede nöbet tutarken gördüm hep. Güzel ve yakışanı giydiği gözümden kaçmadı. Dersi olmamasına rağmen sınıfının mezuniyetinde bulunmak için çocuğuyla okula geldi. Kim gelirdi dersi olmamasına rağmen. Arkalarına durarak mezun ettiği öğrencilerini izledi. Mezunlar adına konuşan öğrenciden bol bol övgü aldı. Yolu açık olsun.
Diğer bilişim ve muhasebe Lab. Şeflerin, bölüm arkadaşlarıyla birlikte sessiz sakin ve kendi halinde gördüm. Öğretmen odasına gelmeleri çay almak içindi. Çaylarını alan ya dışarıya ya da bölüm odalarına geçti. Bir tanesini çay bardağını defalarca yıkarken gördüm. Belli ki temizlik konusunda hassas biri. Bilirim ki o kadar temiz bardak beni yaşatmaz. Benim bardağım çay renginin gireceği şekilde sararmış olmalı. Muhasebe ve bilişim öğretmenlerini gruplar halinde gelirken giderken gördüm. Adeta var mı bize yan bakan der gibiydiler. Ne beni içlerine aldılar ne ben içlerine girdim. Yanlarından geçerken selamlaştık, hal hatır sorduk. Bazılarının isimlerini karıştırsam da simalarını, beyefendi duruşlarını fotoğrafladım beynime. Yolları açık olsun. (Devam edecek)
Yeni bir matematikçi daha geldi okula. Deprem bölgesinden gelmiş. Toplantıda çocuğuyla gördüm. Hoş geldin, hayırlı olsun dedim. Bir daha da görmedim. Yolu açık olsun.
Zaman zaman tekrara girsem de okulumuz idareci, öğretmen ve personeline kısaca değinmeye çalıştım. Meslek lisesi olması hasebiyle bölüm ve Lab. olmak üzere unvanları şef olan çok kişiyle tanışmış oldum. Şefe doydum dense yeridir. Bir artısı var mı şefliğin bilmem ama öğretmenliğin dışında ikinci bir unvanları var.
Okulu; erkeğiyle, kadınıyla, idarecisiyle, personeliyle tam bir uyum içinde gördüm. Daha önce bahsettiğim gibi iki kişinin bir araya gelip birbirini çekiştirdiğine, çekememezlik yaptığına şahit olmadım. Ne idareci ne öğretmeninde kompleks ve büyüklük hissi gördüm. Onca birikimlerine rağmen hepsini tevazu sahibi ve hasbi insanlar olarak tanıdım bu teşehhüt miktarı çalışmamda. Ben giderken hoş bir seda bıraktım mı bilmiyorum ama ayrılırken hepsinin, nazarımda ayrı bir yeri olduğu, gönlümün bir yerinde hep saklı kalacak. Çünkü hepsi bana hoş bir seda bıraktılar. Kısa bir süreliğine de olsa bu okul bende ayrı bir haz ve lezzet bıraktı. Hayatım boyunca da unutmayacağım bir okul olacak. Allah hepsinden razı olsun.
Hepsi nazarımda ayrı bir değere sahip olsa da öğle yemeği için kendi aralarında organize olan kadın öğretmenlerinin yeri daha bir başka olacak. Getirdiklerinden biz usandık ana onlar getirmekten ve ikram etmekten usanmadılar. Hele ikram sonrası kap kacağı yıkama konusunda aman kim yıkarsa yıkasın demeyip dört elle bulaşığa sarılmaları, iş esnasında hummalı çalışmaları, kendi aralarında görev taksimi yapmaları takdire şayan. Hepsinin kesesine bereket.
Buraya kadar öğretmen ve idareci arkadaşların her birine bir paragraf da olsa yer vermeye çalıştım. Bazıları için yazdığım uzun oldu, bazılarına ise kısa. Uzun olanlar aynı gün dersimin olduğu ve fazlaca teşriki mesaide bulunduklarım. Kısa olanlarla ise ayak üstü konuşma ve görüşmekten ibaret olduğu için. Unutup kendisine yer vermediğim oldu ise de haklarını helal etsinler. Ayrıca değerlendirmemde bir hakem misali gördüğümü çalmaya çalıştım. İsabet etmiş de olabilirim, yanılmış da. Bu yönüyle de hoşgörülerine sığınıyorum.
Öğrencileri değerlendirmeye geçmeden, okulun özellikle etkinliklerine yer vermek isterim. İdareci ve öğretmenlerin yemeli ve içmeli etkinlik düzenleyerek öğrenciden bir kuruş para almadan, kendi aralarında organize olmak ve masrafları çekmek suretiyle okulun tüm
öğrencilerine defalarca çi köfte ikramı yapmaları, her bir öğrenciye öğretmenlerin yufka arasına köfte koyup vermeleri, dondurma ikram etmeleri her okula mahsus değil.
Yine okulu tertemiz yaptıkları gibi çevre camileri müştemilatıyla birlikte öğrenci-öğretmen- idareci el ele vererek mabetleri tertemiz yapmaları, Şehitliğe giderek oranın temizliğini üstlenmeleri, sosyal sorumluluk yönünden aklımda kalanlar.
Okulun ekim ve dikime müsait büyük bahçesini öğrenci-öğretmen-idareci işbirliğiyle yeşillendirmeleri görülmeye değer.
Her bir öğretmenin derdi ve sıkıntısı olan her bir öğrenciyle birebir ilgilenmeleri, sorunlarını çözmeleri, her birinin taşın altına ellerini koymaları takdire şayan.
Hülasa bu okulun öğrencileri, bu öğretmen ve idareciler yönüyle çok şanslı. Böyle bir okulda okumak isterdim doğrusu. (Devam edecek)
Öğretmen ve idareci yönünden bu uzun değerlendirmenin ardından öğrenci değerlendirmesine geçmek istiyorum.
Adı üzerinde bu okul bir meslek lisesi. Sınavsız öğrenci alıyor. Öğrencilerin ekseriyeti akademik yönden başarılı olmayan öğrencilerden oluşuyor. Akademik başarıları olmasa da ahlaki ve davranış yönünden öğrenciler benden tam puan aldı. İyi ki bu okula gelmişim dedim öğrencileri tanıdıkça. Harbi çocuklar. Yalan ve dolanla pek işlerini görmedim. Başlarında öğretmen olmasa da sorumluluklarının farkındalar. Okul bir başına öğrencilere bırakılsa okula bir şey olmaz. Teneffüslerde dahi okulda gürültü, patırtı yok. Sessiz mi sessiz okul.
Akademik yönden gözle görülür bir başarıları olmasa da her bir öğrenci, seçtiği gıda, muhasebe ve bilişim alanında uzman öğretmenler eliyle bir güzel yetişiyor. Lise mezunu olurken her birinin kolunda altın bileziği olarak mezun oluyorlar. Her biri de bölümünde başarılı.
Bu okulun öğrencileri, milyonlarca akademik yönden ilerlemek için okuyan öğrencilere göre daha şanslı. Diğerlerinde teori varken bunlarda pratik var. Okul bitince diğerlerinin çoğu işsizler ordusuna katılırken bu okulun öğrencileri mesleğine uygun sektörlerde iş bulup çalışma imkanına sahipler.
Boşuna dememişler, meslek liseleri memleket meselesi diye. Bu okullara çoğu kimse, bu okullardan başarılı kimseler çıkmaz diye burun kıvıradursun. Bu okullar Türkiye'nin geleceği. Her biri üretim sektöründe bu ülkeye katma değer üretmeye namzet.
Davranış ve kişilik yönünden bu okulun öğrencilerini eskinin imam hatip okul öğrencilerine benzetirim. Bunlarla ders işlemek de kolay, anlaşmak da. Söz dinledikleri gibi saygıyı da elden bırakmıyorlar. Kendi aralarındaki bir tartışmadan dahi gelip öğretmenden özür dilemekten kaçınmıyorlar.
Burada bir anekdota yer vermek isterim. Karne haftasına bir hafta kala 9.sınıfları bir sınıfa toplayarak ortak sınav yaptım. Sınavını bitiren diğer şubenin öğrencileri bir ders sonrası olacakları sınava hazırlanmak için sınıflarına geçmek istediler. Gürültü yaparsınız, olmaz. Çalışacaksanız, ders malzemenizi alın gelin, burada çalışın dedim. İkili çalışmamız lazım deyince haydi geçin, yalnız kapınız açık olacak, gürültünüz buraya gelmeyecek dedim.
Az sonra bir bağrış bir bağrış. Sesten birbirlerini yiyorlar sandım. Bir hızla kalkıp yanlarına vardım. İki öğrenci, var gücüyle birbirlerine kızıyor, bağırıyordu. Kavga olmayınca sevindim.
Güç bela teskin ettim. Bir tanesini yanıma alıp yan sınıfa geldim. Teneffüste bu işi büyütmeyin dedim.
Aradan bir teneffüs geçti. İkisi birden yanıma geldi. Yaptıkları davranıştan dolayı özür dilediler. Bu davranışları hoşuma gitti.
Karne günü İstiklal Marşı söylenmeden yanıma çağırdım. Hatanızı anlayıp incelik gösterdiğinizden dolayı sizi tebrik ediyorum dedim.
Açıkçası, daha bu okulu görmeden meslek lisesi öğrencileri kaba saba ve kavgacı olur, karşı gelirler, itiraz ederler, diklenirler diye düşünüyordum. Gördüğüm ise bunun tam zıddı idi. Ne karşı gelme var ne diklenme. Saygıda kusur etmediler hiç. En ufak bir uyarıda özür dileriz dediler. Hasılı kafamdaki meslek lisesi öğrenci profilinin yanlış olduğunu yaşayarak görmüş oldum. Türkiye'nin geleceği ve gençliğin bu durumu adına sevindim doğrusu.
Bu öğrenciler üzerinde iyi durulursa, bu okullara önem verilirse Türkiye'nin gelişimi daha hızlı olur.
Bu okulun öğrencilerinde gördüğüm eksiklik çoğunun sigara içmesi. Bunu da bırakırlar inşallah. (Devam edecek)
Öğrencileri değerlendirirken bu sene derslerine girdiğim 11 Bilişim sınıfından bahsetmeden olmaz. Bu okulda bu sınıfı çok özel gördüm. Saygı, sevgi, dinleme, nezaketin her türlüsünü bu sınıfta gördüm. Okulun her türlü etkinliğini bu sınıf çekti. Yetenekleri mükemmel. Edebiyat öğretmenleri ilmek ilmek işlemiş bunları. Ders işlemek bile farklıydı bu sınıfta. Akademik başarı da çıkar bu sınıftan. Yeter ki bu öğrenciler kendilerine güvenmiş, azmetmiş ve takviye almış olsun.
Aile bütçesine katkı olsun diye şimdiden okul dışında çalışan öğrenciler var. Bu öğrenciler büyüdüklerinde ekmeğini taştan çıkarırlar.
Bence bol bol İHL açılacağına bu okul türleri açılmalı her yere.
Okulun handikapları, okulun pek tanınır olmaması, şehir merkezine uzaklığı, öğrenci mevcudunun azlığı, açılan bölümlere uygun, okul çevresinde esnaf, sektör ve sanayinin olmaması, çoğu öğrencinin iki vasıtayla okula ulaşması.
Otobüsünü kaçıran, yolda bekleyen öğrencileri yol üzerinden geçen öğretmenlerin aracına alması ayrı bir güzellik.
Okul idaresinin otobüs saatlerine göre giriş ve çıkışları planlaması da yine ayrı bir güzellik.
Okulun akıllı tahta eksikliği de giderildi. Tahtalar takıldı. Tahtalara İnternet de verilirse daha iyi olacak.
Okul mezunlarına aidiyet duygusu var. Bir yıl okuyan DTP öğrencileri bile mezuniyet yaptılar, pilav döktüler. Kep töreni düzenlediler.
Hasılı toplamda 1,5 yıl çalıştığım bu okuldan buruk bir şekilde ayrılıyorum. Bugüne kadar çalıştığım en kısa süreli okul oldu benim için. Bu kısa süreli çalışmaya bu uzun yazıyı ayırdım. Şunu söylemek isterim ki teşehhüt miktarı çalıştığım bu okul bende ayrı bir tat ve lezzet bıraktı. Tecrübeme tecrübe kattı. Bu okulun bir ferdi olmaktan gurur duydum. Tadı damağımda kaldı vesselam.
Kısaca huzurun ve sükûnetin adresi Şehir Fethi Sekin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde çalışma bahtiyarlığına ulaştım. Oranın bir ferdi oldum.
İyi ki bu okulu tercih etmişim.
İyi ki bir de meslek lisesinde çalışayım demişim.
İyi ki bu okulda çalışmışım.
İyi bu okulun idareci, öğretmen ve personelini tanımışım.
İyi ki Türkiye’nin yüz akı ve geleceği olan bu okulun öğrencilerini tanımışım.
Hepsi sağ olsun, var olsun.
Hoşça kal Fethi Sekin MTAL...
Hata etmiş isem af ola...
Not: İçimi döktüm. Çalakalem, cep telefonu marifetiyle bu kadar oldu.
Blogta yazdığım bu yazıyı Word’a aktarınca karşıma 12 sayfalık bir yazı çıktı. Yazmaya başlarken hiç böyle ummamıştım. Böyle de bir niyetim yoktu. Özetleyerek bu kadar oldu.
Düşündüm de iyi ki bu okulda bir buçuk yıl çalışmışım. Bir de uzun yıllar çalışmış olsaydım, kim bilir kaç sayfalık bir kitap çıkardı karşıma. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını olurdu.
Yanılıp okumaya kalkana şimdiden sabırlar diliyorum.